Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

yanı sıra

  • 1 yanı sıra

    nebenbei, nebenher, nebstbei; ( beraberinde) neben, nebst
    başka şeylerin \yanı sıra neben anderen Dingen
    bunun \yanı sıra daneben
    işin \yanı sıra neben der Arbeit

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > yanı sıra

  • 2 yanı sıra

    ря́дом; вме́сте; наряду́

    yanı sıra yürümek — идти́ ря́дом

    yanı sıra çocuğunu da getirdi — вме́сте с собо́й она́ привела́ и ребёнка

    Türkçe-rusça sözlük > yanı sıra

  • 3 yanı sıra

    беррәттән

    Türkçe-Tatarca sözlük > yanı sıra

  • 4 yanı sıra


    пэблагъэу; ыдэжьы, игъусэу

    Малый турецко-адыгский словарь > yanı sıra

  • 5 yanı sıra

    as well as

    İngilizce Sözlük Türkçe > yanı sıra

  • 6 sıra

    1. subst Reihe f; Ordnung f; Anordnung f; Reihenfolge f; Gelegenheit f, Moment m; (Holz)Bank f, Schulbank f;
    sıra beklemek Schlange stehen;
    -e sıra gelmek v/unp an der Reihe sein;
    sıra ev Reihenhaus n;
    sıra malı Ramschware f;
    sıra numarası laufende Nummer;
    sıra sayı sıfatı Ordnungszahl f;
    yürüyüş sırası Marschordnung f;
    sıra sıra in Reihen, reihenweise;
    sıra ile, sırayla, sırasıyla der Reihe nach;
    -in sırası değil nicht am Platze sein;
    -in sırası düşünce bei passender Gelegenheit;
    -in sırası gelmek -e an der Reihe sein;
    şimdi sıra bende (oder benim) jetzt bin ich an der Reihe (oder fam dran);
    kimin sırası, sıra kimin? wer ist an der Reihe (oder fam dran)?;
    sırası gelmişken bei dieser Gelegenheit; da schon einmal davon die Rede ist;
    sırasına getirmek die passende Gelegenheit finden (zu …);
    sırasına göre je nachdem (wie);
    sırasını kaybetmek Baby aus dem (gewohnten) Rhythmus sein (Schlaf usw); sich wieder anstellen müssen;
    -i sıraya koymak einreihen A; in Ordnung bringen, durchführen;
    (adam) sırasına geçmek (schließlich doch) ein Mensch werden;
    sıra (oder sırasını) savmak seine Pflicht tun, seines Amtes walten
    2. postp bei D, während G;
    yanı sıra nebenbei
    3. konj -diği sırada Zeit als; kaum …, da: sırasında zu gegebener Zeit;
    o sıra(lar)da damals, in jener Zeit;
    bunu işittiğim sırada … als ich das hörte, …;
    arabaya bineceği sırada kaum wollte er in den Wagen steigen, da …

    Türkçe-Almanca sözlük > sıra

  • 7 sıra

    I s
    1) ( dizi) Reihe f
    \sıra bende ich bin an der Reihe, ich bin dran
    \sıra ile der Reihe nach
    \sıra kimde? wer ist an der Reihe?, wer ist dran?
    birinci/ikinci/üçüncü \sırada an erster/zweiter/dritter Stelle
    şimdi \sıra onda jetzt ist er dran
    \sırası gelmek an der Reihe sein
    \sıraya dizilmek sich aufreihen
    \sıraya girmek sich einreihen
    2) Reihenfolge f
    alfabe [o abece] \sırası alphabetische Reihenfolge
    3) Abfolge f
    olayların kronolojik \sırası die chronologische Abfolge der Ereignisse
    4) ( oturulacak yer) Bank f
    5) ( zaman) Moment m, Zeitpunkt m
    ara \sıra ab und zu, gelegentlich; ( zaman zaman) von Zeit zu Zeit, hin und wieder
    beklenilmeyen bir \sırada in einem unerwarteten Moment
    II adv
    ardı \sıra hinterher
    arkası \sıra hinterher
    önü \sıra vornweg
    yanı \sıra nebenbei, nebenher

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > sıra

  • 8 sıra

    о́чередь (ж) после́довательность (ж) ряд (м)
    * * *
    1.

    bir sıra ev — ряд домо́в

    iki sıra — два ряда́ (чего-л.)

    ön sıra — пе́рвый ряд (в театре, кино и т. п.)

    2) шере́нга

    iki sıra olmak — постро́иться в две шере́нги

    3) после́довательность, черёд, о́чередь; очерёдность

    sıra beklemek — стоя́ть в о́череди

    sırayı bozmayın — не наруша́йте о́череди / поря́дка

    sırası gelmek — а) подойти́ ( об очереди); б) предста́виться ( об удобном случае)

    bize daha sıra gelmedi — до нас ещё о́чередь не дошла́

    sıraya girmek — встать в о́чередь / в ряд; заня́ть о́чередь

    sıra ile — по о́череди, друг за дру́гом, по поря́дку

    sıra kimin? — чья о́чередь?

    sırasını kaybetmek — пу́тать после́довательность / вре́мя (приёма лекарств и т. п.)

    sıraya koymak — а) поста́вить в ряд; б) расположи́ть в поря́дке / по поря́дку

    boy sırasıyla — по ро́сту

    yaş sırasıyla — по во́зрасту

    yürüyüş sırasıвоен. поря́док движе́ния на ма́рше

    4) удо́бный / подходя́щий моме́нт

    sırası düştü — предста́вился удо́бный слу́чай

    sırasına / sırasını getirmek — найти́ подходя́щий моме́нт / удо́бный слу́чай

    5) вре́мя, моме́нт

    tam bu sırada biz gelmiştik — как раз в э́то вре́мя мы пришли́

    bu teşebbüsler sırasında — во вре́мя э́тих попы́ток

    6) обы́чность, зауря́дность

    sıra adamı, sıradan bir adam — обыкнове́нный, просто́й челове́к

    sıra ressamı — зауря́дный худо́жник

    7) скаме́йка, скамья́
    8) па́рта
    2.
    употр. в роли второго компонента

    ardı sıra — непосре́дственно за кем-чем

    ardı sıra gelmek — идти́ за кем-чем

    ardım sıra — непосре́дственно за мной, вслед за мной

    önü sıra gitmek — идти́ впереди́

    yanı sıra — ря́дом

    yanı sıra yürümek — идти́ / шага́ть ря́дом

    3.

    dığı sıradaпередаёт содержание придат. предл. времени

    oraya geldiğim sırada... — когда́ я пришёл туда́...

    tam arabaya bineceği sırada... — то́лько он собра́лся бы́ло сесть в маши́ну, как...

    geleceğin sırada... — когда́ ты придёшь...

    ••
    - sırasına göre
    - sırasında
    - adam geçmek
    - insan sırasına geçmek
    - sen varken
    - bana sıra kalmaz!

    Türkçe-rusça sözlük > sıra

  • 9 беррәттән

    yanı sıra

    Татарча-Төрекчә сүзлек > беррәттән

  • 10 yan

    "1. (a) side. 2. flank. 3. neighborhood, vicinity, diggings: O yanlarda oturuyor. He lives in that area. 4. part (of one´s body): Her yanım ağrıyor. I ache all over. 5. direction (line or course extending away from a given point). 6. aspect, side (of a matter). 7. with; alongside, alongside of: Yanına hiç para alma! Don´t take any money with you! Yanımda çalışıyor. He works alongside me. 8. in comparison with, alongside of: Hüsnü, Zühtü´nün yanında bir sıfırdır. Hüsnü´s nothing compared to Zühtü. 9. lateral, side, located at or towards a side. 10. secondary. -a /dan/ 1. pro, for, in favor of; on the side of: Ben Hasan´dan yanayım. I´m for Hasan. 2. as regards, as far as... is concerned: Paradan yana iyiyim. I´m OK as far as money goes. -dan sideways, from one side; obliquely; in profile. -a çıkmak /dan/ to support, take the side of, side with (someone). -ına almak /ı/ 1. to take (someone) on, employ (someone) (as one´s assistant). 2. to take (someone) in (in order to look after him/her). - bakış sideways glance. - bakmak /a/ 1. to look askance at, look at (someone, something) hostilely or venomously. - basmak 1. to be deceived, be taken in. 2. not to be straight with someone; to give someone the runaround. -ı başında /ın/ right beside, immediately beside, right next to. -ına bırakmamak/komamak/koymamak /ı, ın/ not to let (someone) get away with (something), not to let (someone) do (something) without being punished for doing it. (...) -ından bile geçmemiş. /ın/ It doesn´t have even the slightest connection with.../It doesn´t bear even the faintest resemblance to.... - cebime koy. colloq. I don´t believe you./Come on, who do you think you´re fooling?/Pull the other leg, it´s got bells on it. - cümle gram. subordinate clause. -dan çarklı 1. side-wheel (steamer). 2. slang slow-going, poky (vehicle). 3. slang (glass of tea) served with lumps/a lump of sugar in the saucer beside it. 4. slang (someone) who walks with one shoulder sloped downward. 5. slang (someone) who swings his arms vigorously as he walks. - çizmek 1. to try to get out of; to avoid, shirk, evade, dodge. 2. to pay no attention to, ignore. - etki side effect. -dan fırlama slang scoundrel, bastard, SOB. - gelmek/- gelip yatmak to take one´s ease, relax, enjoy oneself (when one should be working). -dan görünüş profile. - gözle out of the corner of one´s eye. - gözle bakmak /a/ 1. to look at (someone) out of the corner of one´s eye. 2. to look askance at, look at (someone, something) disdainfully. 3. to look at (someone, something) hostilely or venomously. -ına (kâr) kalmak to get away with, do (something) without being punished for doing it: Bu cinayet yanına kalmaz. You won´t get away with this murder. (...) -ına salavatla varılır. /ın/ You have to walk on eggs around him/her; the smallest thing can make him/her blow his/her stack. (...) -ına (salavatla) varılmaz. /ın/ 1. It´s so high/expensive you can´t touch it. 2. He/She thinks he´s/she´s better than everybody else. He/She thinks he´s/she´s something. 3. You have to walk on eggs around him/her; the smallest thing can make him/her blow his/her stack. -ı sıra 1. right along with, right alongside, together with, with: Yanı sıra avukatını getirdi. He brought his lawyer along with him. Viski yanı sıra bira içiyor. He´s drinking beer together with whiskey. 2. besides, in addition to, along with: Büyük bir yazar olmanın yanı sıra ünlü bir müzisyendir. Besides being a great writer he´s also a famous musician. 3. right alongside, right beside: Yanım sıra onlar oturuyorlardı. They were sitting right beside me. - tutmak to show partiality to one person or side. - ürün by-product. - yan sideways. - yana side by side. - yan bakmak /a/ to look at (someone) malevolently, look daggers at. - yatmak to lean to one side."

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > yan

  • 11 neben

    neben ['ne:bən]
    1) ( räumlich) yan(ında);
    \neben mir (benim) yanımda;
    \neben uns (bizim) yanımızda;
    \neben dem Schrank dolabın yanında
    2) ( verglichen mit) yanında
    3) ( außer) yanında, yanı sıra;
    \neben anderen Dingen başka şeylerin yanı sıra;
    \neben der Arbeit işin yanı sıra
    II präp ( Richtung) yanına

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > neben

  • 12 yan

    1. subst und adj Seite f; MIL Flanke f; Profil n; MATH Glied n (einer Gleichung); Seiten- (Tür); Neben- (Ausgang, Satz); sekundär (z.B. Ziel);
    öte yandan andererseits;
    yan bakış scheele(r) Blick;
    yan bakmak scheel blicken; etwas im Schilde führen;
    -de yan basmak sich täuschen in D;
    yan çizmek sich drücken vor D;
    yan etki MED Nebenwirkung f;
    yan iş Nebenbeschäftigung f;
    yan gelir Nebenverdienst m;
    yan gelmek schwelgen, in Freuden leben;
    yan gözle mit scheelem Blick;
    yan hakemi SPORT Linienrichter m;
    yan ödeme Zulage f (zum Gehalt);
    yan sanayi Zulieferindustrie f;
    yan sokak Seitenstraße f;
    yan yan von der Seite, schief, scheel;
    yan yana nebeneinander;
    yan yatmak sich krümmen, sich neigen, sich zur Seite neigen;
    yandan çarklı Raddampfer m; fam Zucker extra (zum Kaffee oder Tee);
    yanı başında (oder başına) ganz in der ( oder in die) Nähe;
    -in yanı sıra (zusammen) mit D; neben D; parallel zu
    2. postpos -den yana wegen G; für A;
    benden yana meinetwegen;
    … bir yana abgesehen von D;
    bu yana hierher, auf diese Seite;
    -den bu yana von … bis jetzt;
    -den yana çıkmak zu jemandem halten;
    -den yana olmak für jemanden sein; sich einsetzen für;
    yanımdan git! geh weg von mir!;
    -in yanında olmak (dabei) haben: saatiniz yanınızda mı? haben Sie Ihre Uhr bei sich?;
    -i yanına almak jemanden einstellen, jemandem Arbeit geben; jemanden zu sich D (= ins Haus) nehmen;
    yanına bırakmamak (oder komamak) nicht ungestraft lassen;
    bunu yanına koymam das werde ich ihm nie vergessen;
    yanına kalmak straflos ausgehen
    2. Ortssubstantiv -in yanına neben A; zu A; an A heran;
    yanında neben D; bei D;
    yanından von D weg; von D her; weg von D;
    (onun) yanına oturduk wir setzten uns neben ihn

    Türkçe-Almanca sözlük > yan

  • 13 dann

    ayrıca ara sıra [dann und wann]
    bundan başka
    bunun yanı sıra
    o halde
    o zaman
    ondan sonra
    sonra
    sonraları

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > dann

  • 14 daneben

    daneben adv onun/bunun yanın(d)a; (gleichzeitig) yanı sıra; (außerdem) ayrıca, (im Vergleich) bunun/onun yanında;
    (am Ziel vorbei) daneben! karavana!

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > daneben

  • 15 mitlaufen

    mitlaufen v/i <unreg, -ge-, sn> (-in) yanı sıra yürü(tül)mek

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > mitlaufen

  • 16 neben

    neben präp
    1. (A) -in yanına; (D -in) yanında;
    direkt neben hemen yanın(d)a
    2. (D) außer -in yanı sıra, -in dışında; (verglichen mit) -le karşılaştırılınca;
    neben anderen Dingen diğer şeylerin yanında

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > neben

  • 17 nebenbei

    nebenbei adv yanı sıra, ek olarak; (beiläufig) söz arasında, bu arada;
    nebenbei bemerkt antrparantez

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > nebenbei

  • 18 dabei

    dabei [da'baı, 'da:baı] adv
    1) ( örtlich) yanında;
    sind die Lösungen \dabei? çözümleri de var mı?
    2) ( währenddessen) iken;
    er arbeitete und hörte \dabei Radio çalışırken radyo dinledi;
    sie fühlt sich wohl \dabei bu arada kendini iyi hissediyor
    ich bleibe \dabei, dass es so ist bunun böyle olduğuna dair kararım kesin;
    wichtig \dabei ist, dass... işin önemli tarafı şu ki,...;
    was hast du dir denn \dabei gedacht? hangi akla hizmet bunu yaptın?;
    \dabei darf man nicht vergessen, dass...... olduğunu unutmamak gerekir
    4) ( außerdem) ayrıca; ( gleichzeitig) aynı zamanda, yanı sıra;
    sie ist reich und \dabei bescheiden zengin ve de alçak gönüllü
    5) ( obgleich) oysa, hâlbuki, -diği hâlde;
    er ist traurig, \dabei hat er gar keinen Grund dazu üzgün, hâlbuki buna hiç bir neden yok, üzgün olduğu hâlde buna hiç bir neden yok
    6) bei etw \dabei sein ( anwesend sein) bir şeyde bulunmak; ( mitmachen) bir şeye katılmak;
    \dabei sein, etw zu tun bir şeyi yapmak üzere olmak

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > dabei

  • 19 daneben

    daneben [da'ne:bən, 'da:ne:bən] adv
    1) ( räumlich) onun yanında;
    links/rechts \daneben onun sol/sağ yanında;
    im Haus \daneben onun yanındaki evde
    2) ( verglichen mit) bunun yanında
    3) ( außerdem) bunun yanı sıra; ( gleichzeitig) aynı zamanda

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > daneben

  • 20 nebenbei

    nebenbei [--'-] adv
    1) ( gleichzeitig) aynı zamanda; ( außerdem) yanı sıra
    2) ( beiläufig) söz arasında, sırası gelmişken;
    \nebenbei bemerkt antrparantez

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > nebenbei

См. также в других словарях:

  • yanı sıra — zf. 1) Birlikte 2) Yanında, beraberinde Yanı sıra çocuğunu da getirdi …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sıra — is. 1) Yan yana, art arda olan şey veya kimselerin tümü, dizi Şehir esnafı şekercisinden tutun da berberine kadar iki sıra durup kendisini alkışladılar. S. F. Abasıyanık 2) Bu biçimdeki topluluğun durumu Sırayı bozmayın. 3) Belirli bir düzene ve… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • arka müziği — is., tiy. Bir oyunda hareket ve sözlerin yanı sıra etkiyi artırmak için hafifçe çalınan müzik …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • asesbaşı — is., tar. Yeniçeri Ocağındaki askerî görevinin yanı sıra, başkentin düzenini korumakla da yükümlü olan yirmi sekizinci ortanın çorbacıbaşısı …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • badik — is., ği, hlk. 1) Ördek 2) Palaz 3) sf. Kısa boylu Badik kızların yanı sıra perçemli öğrenciler geçiyordu. S. F. Abasıyanık …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • baskı — is. 1) Bir eserin basılış biçimi veya durumu Baskı yanlışlıkları yüzünden kapatılan gazeteler vardı. A. Ş. Hisar 2) Bası sayısı Bu gazetenin baskısı yüz bindir. 3) Bir eserin tekrarlanarak yapılan baskı işlemlerinden her biri Sözlüğün yeni… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • duy priz — is. İçerisinde aydınlatmak amacıyla kullanılan duyun yanı sıra elektrik akımı almaya yarayan bir düzeneği de bulunduran alet …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • karbonhidrat — is., kim. Yağ, yumurta akı vb. maddelerin yanı sıra, insan ve hayvanların organik besinlerinden en önemlisi olan organik kimya bileşiklerinin genel adı …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • profesyonelleşme — is. Profesyonelleşmek işi Doğuracağı sakıncaların yanı sıra, hiç değilse profesyonelleşme anlayışını getiriyordu. T. Uyar …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sündüs — is., esk., Ar. sundus İpin yanı sıra altın ve gümüş tellerle dokunan, kaftan ve giysi dikiminde kullanılan bir tür ipekli kumaş …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yuvalama — is. 1) Yuvalamak işi 2) İnce bulgur, soğan ve yağsız kıymanın yoğrulup küçük köfteler durumuna getirildikten sonra et suyu ve nohut ile pişirilmesiyle hazırlanan bir tür yemek, analıkızlı Sebze dolmaları ve katmer tatlısının yanı sıra Antep in… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»